26 Temmuz 2012 Perşembe

enormous shitbox

Six Feet Under... Bu dizinin her bölümü için oturup sayfalarca yazmak lazım ama hakkını veremem diye korktuğumdan girişmiyorum. Son bölümü izlediğim günü hatırlıyorum; geçen yazdı. Sabaha karşı, herkesler uykuda, bense Claire'in bu şarkı eşliğinde New York'a - ve simültane olarak geleceğe gidişini izliyorum. Bu bölüm, hatta beş sezon boyunca zaten içimde birikmiş o yoğun keder, yoğun melankoli, efsane final sahnesiyle sıvılaşıp dökülüyor gözlerimden. Çıkıp balkona ağlıyorum yarım saat. İlk defa oluyor böyle bir şey. Böyle dolu dolu; paha biçemediğim, benim için değerli olan insanları düşünerek, hayata pamuk ipliğiyle bağlı olduklarını ve bu yüzden bir kat daha önemli olduklarını bir kez daha anlayarak. Ve aslında dizideki karakterleri de düşünerek. Ailem gibi sevdim hepsini, özellikle Claire ve Ruth'u. Böyle işaret edince diğerlerine ihanet etmiş gibi hissediyorum şu an hatta.

Neyse, daha çoook şey yazarım ama diziden bir klip paylaşmak bu yazının amacı. Dizinin her üç dakikasını kırpıp youtube'a koymak yapmayı düşünmediğim bi şey olmasa da, bu yazıda paylaşacağım vidyoyu 1- kontekst dışı da manidar olabildiği, 2- gecikmeli olarak henüz bugün Fahrenheit 9/11 izlediğimden aklıma geldiği için paylaşıyorum, favorim olduğu için değil. Claire'in meltdown'ının savaşta çocuğu ölen annenin ıstırabıyla kesiştiği sahnede, alt eden bir demokrat ve evladını bir hiç uğruna kaybettiğini kabullenemeyen annenin çaresizliğini görüyoruz. Fahrenheit 9/11 bu yüzden beni bu sahneye sürükledi. Claire'in böyle acımasız olması kısmen sarhoş olması ve yeni işten ayrılmasındansa da, ayıkken de isyankâr ve güncel bilinçli kendisi.

 

Support our troops? What a bunch of bullshit! 
Why don't you try driving something that doesn't require so much gas for starters, if you're so fucking concerned?
Yea, we wouldn't wanna offend anybody while they're "supporting our troops."
Dozens of fucking Iraqis are still dying every day, the whole world hates us for going in there in the first place, and terrorists are still gonna be blowing shit in this country for the next hundred years! And the best thing she can think to do about it is put a sticker on that enormous shitbox!
You know, they still bring the wounded soldiers back at night, so the press can't even film it and nobody sees. American soldiers are still getting fucked up every day, and they don't even tell us. And it's all so you can put gas in this enormous fucking car of yours to keep everybody feeling really fucking AMERICAAAAAAN! Such a bunch of shit!
Sorry :(

Tüm olayı özetlemiş ya Clairecim. :)

20 Temmuz 2012 Cuma

Eşcinselliği tedavi etmenin önündeki olası bariyerler

Bu postta uzun zamandır severek takip ettiğim youtuber, blogger, ateizmin kraliçesi Zinnia Jones'un bir yazısını çevirdim. Bu yazı birçok bilimsel çalışmaya link vererek öğretiyor, hem de düşündürüyor. Yazı eşcinselliğin farazi tedavisinin çok zor olduğunu anlatıyor ama benim gibi bilime inanmış biri mutlaka düşünecektir: "Tamam zor ama mutlaka bulunacaktır." Zinnia da böyle düşünüyor aslında, ama, sosyal ilerleyişin, bilimsel ilerleyişten daha hızlı olabileceğini ve böyle bir "tedavi" mümkün olsa bile kimsenin önemsemeyebileceğini söylüyor.


Sık sık, eşcinselliğin kesin sebeplerinin belirlenmesinin ya gey ceninlerin neredeyse evrensel olarak aldırılmasına ya da gey bireylerin hemcinslerine olan ilgilerinin yok edilmesine yönelik "tedavi"lerin yaygınlaşmasına sebep olacağından oldukça emin olan insanlarla karşılaşıyorum. Bu insanlar bu senaryoların apaçık ve kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar. Gerçekte, bu tahminler hiç de oturaklı değil. Çoğu ne sınanmış ne de irdelenmiş; üstelik bu basit, sınırlı görüşler hayalgücünden oldukça mahrum. Olayların bu yetersiz düşünme gücüyle ortaya konmuş senaryodaki gibi gelişmesi mümkün olsa da, eşcinselliği teşhis ve tedavi etme denemelerinin böylesine pürüzsüzce başarıya ulaşmayacağını düşünmek için sebepler bol.

Öncelikle farazi gey-hedefli kürtaj fenomenine bakalım. Gelecekte eşcinsel olacağı öngörülen bireylere yönelik böyle bir seçici kürtajın mümkün olması için bu bireyleri doğumdan önce belirlemenin bir yolu olmalı. Buradaki zorluk ise eşcinselliğe tek bir 'belirlenebilir' etkenin sebep olmadığının kanıtlanmış olması. Eşcinsellik; genetikten, rahimiçi koşullardan, doğum öncesi hormonlarından, erken çocukluk tecrübelerinden, bireyin yetiştirilmesinden ve tüm bunların birbirleriyle etkileşiminden kaynaklanabiliyor. Ama şu an için bilinen o ki, tüm veya çoğu eşcinsel bireyde bulunan ve çok az hetero bireyde bulunan veya hiçbirinde bulunmayan tek bir özellik saptanamamıştır.

Bu, biyolojik cinsiyeti, fazladan kromozomları ya da fiziksel doğum kusurlarını tespit etmeye benzemiyor. Eşcinsel bireylerde görülen belirlenmiş farklılıklar solaklık-sağlaklık, parmak uzunluğu oranları, ürkme tepkisi, duyma sistemi işlevselliği, saç kıvrım yönü, cinsiyet feromonlarına tepki, beyin faaliyeti, beyin yarım küresi simetrisi ve diğer beyin yapılarının boyutları, genetik bağ, aynı anneden olan abilerin çokluğu, annenin hamilelik boyunca maruz kaldığı stres seviyesi, annedeki orantısız X-inaktivasyonu, kadın akrabalarda yüksek doğurganlık, erken çocuklukta sosyalleşme ve cinsiyet bağdaşmazlığı, ve ergenlikte kentsel çevrede bulunmak ve daha birçoğu gibi çeşitlilik gösteren özellikler. Eklemek gerekirse, bu sonuçların birçoğunun lezbiyenler için doğru olmadığı görülmüştür.

Doğum öncesi tanılama aleyhine bir başka gerçeklik ise bunların bazı insan gruplarında görülen ortalama farklılıklar olup, her bireyin teşhisinde kullanılabilecek değere sahip olabilecek ya-hepsi-ya-hiçbiri özellikler olmaması. Eşcinsel ve hetero popülasyonları arasında büyük bir kesişim kümesi vardır; öyle ki birçok hetero geylere atfedilen özelliklere, birçok eşcinsel de heterolara atfedilen özelliklere sahip olabiliyor - ki bir de biseksüellik realitesi var. Elimizdeki bilgi gösteriyor ki bu özellikleri ayırt etmek için uygulanacak herhangi bir doğum öncesi testi, eşcinselleri ve heteroseksüelleri sıklıkla yanlış tanılayacaktır. Yanlış tanılama sonucu aldırılan heteroseksüeller hiçbir zaman heteroseksüelliklerini açığa çıkarma şansı yakalamayacakken, bu testlere güvenip doğum yapan ebeveynler çocukları gey olduğunda şaşıracaklardır.

Bazı kültürlerde kürtajın hâlâ kız çocukların aldırılması için uygulandığını düşünürsek, doğru bir teşhisin gerçekten mümkün olması durumunda çok az insanın gey-hedefli kürtaja başvuracağını düşünmek oldukça iyimser olur. Buradaki fark ise cinsel yönelimin geniş biyolojik ve çevresel temelinin doğum öncesi tanıyı imkânsız kılıp bu tarz bir kürtaj gerekçesinin sunulmasına engel olacağıdır. Bebeğin cinsel eğilimlerini belirlemek için aşırı detaylı ve intansif bir beyin simülasyonu gerekir ki bu bugünkü algımızın çok üstündedir. Öyleyse görünüyor ki bir bebeğin cinsel yönelimini anlamanın en iyi yolu bekleyip kendisine sormaktır.

Kürtajdan başka, eşcinselliği yok etmenin bir başka yolu da gey olduğundan şüphelenen ceninin doğum öncesi tedavisi olabilir. Aslında bunun, spesifik olarak eşcinselliğe yönelik olmasa da bilimsel bir arkaplanı var. Congenital adrenal hyperplasia'nın belirsiz genitaller gibi semptomları olup, kızların erkeksileşmesine sebep olduğu biliniyor. Ayrıca, CAH'li kadınların biseksüel veya lezbiyen olma olasılıkları daha fazla olup, çocuk sahibi olmaya ve anneliğe ilgilerinin daha az olduğu da görülüyor. Dexamethasone steroidinin doğum öncesi kullanımı sonucunda genital belirsizliğin azaldığı ancak hastalığın kendisinin yok olmadığı görülmüştür. Bu gelişmelerle, kimileri bu kadınlarda hemcinse duyulan ilginin sıklığının da bu tedavi kullanılarak azaltılabileceğini öne sürmüştür.

Lezbiyenlik CAH'li kadınlarda daha yaygın olsa da, bu hastalık, sadece küçük bi lezbiyen kadın alt kümesinden fazlasına açıklık getirebilmek için çok nadir. Yine de, eşcinsellik erkeklerde veya kadınlarda görünür aşırı-erkeksileşme, erkeklerde yetersiz erkeksileşme ve karşı cinsle olan kimi benzerliklerle ilişkilendirilegelmiştir. Çalışmalar gösteriyor ki eşcinsel erkeklerin beyinlerinin yarım küreleri heteroseksüel kadınlarda olduğu gibi eşit boyuttayken lezbiyenlerin sağ yarım küreleri heteroseksüel erkeklerde olduğu gibi sol yarım küreden daha büyük olma eğilimi gösteriyor. Ayrıca, ortalamada, gey erkeklerin beyinlerinin ön komisürlerinin hetero erkek veya kadınlardan daha büyük olduğu saptanmış ancak sonraki çalışmalar herhangi bir fark bulamamıştır. Gey erkeklerin ön hipotalamuslarının üçüncü doku arası çekirdeği hetero erkeklerinkine göre daha küçük olup boyut olarak hetero kadınlarınkine daha yakındır. Gey erkeklerdeki süperachiasmatik çekirdek hetero erkeklerinkinden daha büyüktür. Lezbiyen ve biseksüel kadınların işitme sistemleri hetero kadınlarınkinden çok erkeklerinkine benzer. Lezbiyenler erkeklerinkine daha çok benzeyen parmak uzunluğu oranları sergilerler, bu da yüksek seviyelerdeki androjenlerle ilişkilendirilir.

Eşcinselliği doğum öncesinde engelleme/tedavi etme çabalarının gelişen ceninin maskülinizasyon veya feminizasyon derecelerini kontrol etmekte odaklanması mantıklıdır. Ama yeniden söylüyorum, gey ve hetero erkekler arasındaki bu farklar gruplarda görülen ortalama farklar olup bir bireyin yöneliminin doğru işaretçileri değildir. Doğum öncesi yönelim testlerinin hatrı sayılır diagnostik yanlışlığına boyun eğmeye ek olarak, böylesine bir tedavi gey oldukları düşünülen ceninleri basitçe aldırmak yerine, bilinmeyen bir yan etki ve doğum kusuru riskine atar.

Hamileyken yapay östrojen DES kullanan kadınların çocukları örneğindeki gibi, doğum öncesinde nörolojik ve cinsel gelişmeyi etkilemeye yönelik ilaçlar öngörülemeyecek birkaç ters etkiye yol açabilir. Gey insanların birçok fiziksel özelliklerinin bazen aşırı-maskülinizasyona bazense yetersiz-maskülinizasyona işaret ettiğini ve birçok geyin bu özellikleri göstermeyip, birçok heteronun gösterebileceğini göz önünde bulundurunca, doğum öncesi maskülinizasyonu artıracak veya engelleyecek bir ilaç kullanımı, niyet edilenin tam tersi bir sonuç doğurabilecektir.

Olası başka bir tedavi de erkeklerde eşcinselliğin bağışıklık hassaslaşmasından ve daha önce birden çok erkek çocuk doğurmuş olan annenin tepkisinden kaynaklandığı hipotezi üzerine geliştirilebilir. Bu bağışıklık tepkisini örtbas etmek, bu tepkinin cenin üzerinde sahip olabileceği olası bir etkiyi engelleyecektir ancak bu hipotez erkek eşcinsellerin sadece küçük bir kısmı için geçerlidir. Cinsel yönelimlerin gelişmesindeki kesin etkenler hakkında çok az şey bildiğimizden, herhangi bir doğum öncesi tedavi denemesi, yanlış hedeflenmiş, karanlıkta edilen bir ateşten öteye gidemeyen bir deneme olur. Çoğu eşcinselde görülen ve çok az heteroseksüelde görülen bir özellik veya bir süreç keşfedilmediği sürece tedavi olasılığı en hafif ifadeyle, sınırlı görünüyor.

Son olarak, eşcinsellik doğumdan önce belirlenip engellenemiyorsa, hemcins ilgisini çocuklukta veya yetişkinlikte bertaraf etme çabaları olacaktır. Doğum öncesi teşhis ve tedaviden farklı olarak, eşcinsel yetişkinleri heteroseksüelliğe "döndürme" çabalarının uzunca ve trajik bir tarihi var. Tek amaç hemcinse ilginin ya da cinsel faaliyetin önüne geçmekse ve başka herhangi bir şey önemli değilse; bunu yapmanın kimyasal kastrasyon (hadım), cerrahi kastrasyon, cinsel organları kesme/bozma, idam, veya bir daha cinsel ilişki kurulamamasına sebep olacak raddede psikolojik hasar vermek gibi birçok yolu var. Bunların hepsi daha önce denendi.

Ama bu günlerde, birçok insan hemcins ilgisinin yok edilmesi uğruna çektirilmesi kabul edilir görülen acıya bir tür sınır konması gerektiğini fark ediyor. Birçok insan haklı olarak o limiti sıfırda tutuyor. İyileştirme çabaları artık gönüllü bekâret, dindar sadakat ve direkt bastırılmışlık üzerinde odaklanıp daha insanca olurken, aynı zamanda "verimi" de oldukça azaldı. Geçmişin görünür olarak daha zararlı ve zedeleyici "tedavileri" şimdilerde yaygın kınamayla yüzleştiğinden, insanlar eşcinsel eğilimleri azaltacak ve fiziksel, psikolojik sakatlıklara sebep olmayacak tıbbi bir tedavinin bir gün mümkün olabileceğini iddia ediyorlar.

Bu da aşırı iyimser görünüyor. Eşcinsellik, aynen heteroseksüellik gibi, çoğu zaman tutarsız olan fiziksel temeli ne olursa olsun kendini vücudun herhangi bir bölümündeki farklılıklar olarak gösterebiliyor.  Eşcinselliğin biyolojik bağlarını temelli değiştirmek çok şey istemek olabilir. Bu, bir ağrı kesici veya antidepresan almak veya aşı olmak kadar basit değildir (eğer gerçekten o kadar basitleştirilemezse ki bu henüz gerçekleştirilmemiştir.) Ama bir gey tedavi senaryosu öne sürenler çoğu zaman bunun bir hap alıp düzelmek kadar basit olacağını düşünüyorlar. Ancak vücudun ve aklın böylesine önemli bir özelliğini değiştirmek eğer mümkün olursa bile bu kadar basit olmayacaktır.

Bu eninde sonunda geliştirilecek tedavi neden bu kadar basit olsun ki? Ya düşünülenden çok daha karmaşık olursa? Bu tedavi, Fransa'daki SCID gen terapisi denemelerinde ve Jesse Gelsinger'ın ölümünde görüldüğü gibi kanser veya başka hayat tehdit eden tepkileri olabilecek pahalı bir gen terapisi gerektirebilir. Ya da kafatasını çatlatıp açmanın ve beynin parçalarını kesip çıkarmanın risklerini barındıran bir tür nöro-ameliyat olabilir. Bilinen tüm riskleri ve hatta yenileriyle bir hormon terapisi formunu alabilir. Belki de insanların hayatları boyunca almaları gerekecek günlük bir ilaç olabilir. Bu tedavinin öylesine istenmeyen riskleri ve zararlı etkileri olabilir ki, hemcins ilgisini yok etme amacı artık zaman kaybı olarak değerlendirilebilir. Bu tedavi, cinsel yönelimin birçok etiolojisi olduğu da düşünülünce, tedavi gören bireye bağlı olarak değişen derecelerde etkili olabilir. Tedaviye bağlı olarak, bazı insanlar hâlâ tedavi edilemeyecek eşcinselliğe sahip olabilirler.

Ayrıca, kimse cinsel yönelimin tıbbi değişiminin olası sosyal sonuçları hakkında düşünmüyor. Eşcinsellik tedavisi yoksulların erişimini imkânsız kılacak kadar pahalı olabilir. Sağlık hizmetleri, bunun tıbbi bir durum/hastalık olmadığını söyleyip tedaviyi karşılamayı reddedebilir. Ergenler ebeveynleri tarafından zorlanan bu tedaviyi almaya direnebilirler. Ve terapinin doğasına bağlı olarak, heteroseksüelleri gey yapan bir karşı-terapi de gelişebilir. Belki bu prosedürler ordu için silahlaştırılır veya siyasi amaçlarla kullanılabilir - ve birilerinin Ulusal Cumhuriyetçiler Kongresi'nde çıkıp "heteroseksüelliğin tedavisini" açıklaması da ihtimal dışı değildir.

Bunlardan herhangi biri mantıksız görünüyosa bunu sebebi, bu tahminlerin de eşcinselliğin "tedavisinin" kolay, kabul görmüş ve evrensel olarak uygulanabilir olabileceği tahmini kadar spekülatif olmalarıdır. İnsanlara bunun bu kadar basit olabileceğini düşündüren nedir? Onlara, heteroseksüel ilgilerini tersine çevirip, yerine eşcinsel yönelim vermek için gerekecek efor hakkında sorulsa, bunu çok daha kayda değer bir değişim olarak algılayacaklardır. Öyle görünüyor ki bazı insanlar heteroseksüel olmayı herkes için fabrika ayarı olarak varsayıp, eşcinselliği ise içte yatan ve bir kulak iltihabıymışçasına yok edildiğinde kendi kendine gün ışığına çıkacak bir heteroseksüelliği maskeleyen ekstra bir sapma olarak görüyorlar. Bu insanlar eşcinselliğin en az kendi heteroseksüellikleri kadar karmaşık ve derin kökenli olduğunu göz önünde bulundurmayı başaramıyorlar.

Yani, gey insanları  tedavi etme veya aldırma çabaları mutlaka olsa da, başarı ihtimalleri şimdilik pek yüksek durmuyor ve birçok insan böyle çabaları uygun bulmuyor. Gelecekte cinsel yönelimle alakalı ne tür bilimsel gelişmeler yaşanır bilemeyiz ama bu cephede, sosyal ilerleyişin bilimsel ilerleyişten daha hızlı olabilme şansı yüksek. Bir tedavinin geliştirilmesi kaçınılmaz olsa bile, mümkün olduğu zaman ilgilenen kimse kalmayabilir.








18 Temmuz 2012 Çarşamba

what is this?

Gey ruletlerde habire rastgelinen, çıplak kadın resimleriyle hetero porno sitelerinin reklamını yapan kim? Michael Bachmann falan mı? Birileri çevirmeye mi çalışıyo bizleri? Ve baya sık denk geliyo bu tür reklamlar, grup hâlinde çalışıyolar herhalde. Tüm Pray the Gay Away gey ruletlerin içine sızmış. Ex-geyler peşimizde!! Aldanmayın!! Joe MANGELELOLO abimiz de görmüş olmalı ki bu çılgınlığı, "now dets cheap" diyor bu gif'te. Böyle ucuz numaralara gelmeyin sakın dicem ama gerenk yok Joe gibi bi insan yaşıyoken biz geylerin erkeklere sevgisi tükenmez ehe. Gece gece böyle saçmasapan bi post oldu ama kimsenin girip baktığı mı var sanki! he!


13 Temmuz 2012 Cuma

Mormons

Ne kadar gey Mormon izlediysem filmlerde, dizilerde; hep sempati duydum kendilerine ve favori karakterim oldular. Pek nadir rastlanan bir grup insan bu gey Mormonlar. Evlilik öncesi cinsel ilişkinin hâlâ tabu olduğu nadir denominasyonlardan olan Mormonizm'in eşcinsel üyelerini bağırlarına basmalarını beklemezdik zaten. LDS(Latter Day Saints*) kilisesi eşcinsel aktiviteden kaçındıkları sürece eşcinsellerin Mormon kalabilmelerine izin verse de, 'açık' Mormonların sadece %10'u Mormon kalıyormuş. İşte bu kalanlar da insecure mu insecure, şeker mi şeker, iki arada bi derede kalmış, saçları okşanıp "Ne yanlış ne de yalnızsın" denilesi insanlar oluyolar gözlemlerime göre.


Angels in America'dan kalp eriten bu sahnede Joe (tuhaf bir kadınla tuhaf bir evlilik sürdüren Mormon'umuz) büyük ihtimalle tam da ilk defa gerçekten aşık olmuşken, sevgilisi Lou'nun AIDS'li eski sevgilisini özlediğini ve ona döneceğini söylemesi üzerine "Anything. anything... Whatever you want, I could give up anything." diyerek Mormon kültürünün parçası 'koruma' sağlayan iç çamaşırı temple garment'ı buz gibi soğukta çıkarıp o iç burkan sesiyle yalvarmaya devam eder... İç burkulur tabi. 'Cumhuriyetçi' de olsa, bir avukat olarak kötü insanların manipülasyonu veya kendi iç savaşı nedeniyle hukuksal anlamda hatalı hükümlerin yolunu açmış da olsa, Joe çok iyi bir insandır; Lou'da olduğunu söylediği o 'good heart'ın âlâsı vardır bu adamda. 


Latter Days'de ise bir out and proud party freak geyle bir Mormon geyin aşkı konu. Mormon karakter burda da sarışın ve kaslı, bu yüzden duyduğum bu 'sempati' aslında hiç de duygusal değil de tamamen genital bi sempati mi diye düşünmedim değil, ama sonra ikisinin de birer faktör olduğunda karar kıldım. Filmde bir sahnede Mormon party boy'a "I know how retarded you think I am" der Mormon düşünce tarzına istinaden ve devam eder: "Don't you believe in anything? Tell me, you tell me one thing in your life beyond a shadow of a doubt that you really believe."  Bir ateist olarak bir tanrıya veya kutsal bir güce inancın anlamlı bir hayat için gerekli olduğunu ve hatta insanın içsel bi özelliği olduğunu savunan yaratılışçılardan hiç haz etmesem de, esasen haz etmediğim şey akıbeti zararlı, ölümcül olabilen düşünceler/inançlar. Bir insan geyse ve biraz entelektüelse, bütün önyargılardan sıyrılabilmiş demektir, o yüzden bu güzel insanın tanrı/dini inancının kimseye zararı olmaz, hatta çok sweet'tir - şekil 2-a'da görüldüğü gibi. Resmettiğim bu sahne ise tedirgin bir öpüşme sahnesi and don't we just love those...

Kısacası, gey Mormonlar yoğun bir ahlâk eğitimiyle büyüyen, ama, well, gey olan küçük minik dadlu yaratıklar ve onları seviyoruz!! Ne kadar hep reddettiğimi söylesem de ben de Türk ahlâkıyla yetiştiğim için seviyorum belki onları, belki sadece sarılmak istiyorum, neyse ne, SEVİYORUM ULAN!

Mormonlarla alakalı bu yazımı Broadway'de tam anlamıyla patlayan, yine South Park dizisi ve müzikal filmini yaratan Trey Parker ve Matt Stone'un yarattığı Book of Mormon'dan bi performansla kapatmazsam olmazdı... İşte Andrew Rannells'dan "I Believe":


* Latter Day Saints, Mormonizm'in başlangıcı hakkında ipucu veren bir isim. Latter ikinci demek İngilizcede; İkinci Gün Azizleri de 1820'lerde New York'ta vahiy aldığı söylenen Joseph Smith ve bu yeni dini yaymaya çalışan mişıneriler için söyleniyor. GO JOSEPH SMITH THE PROPHET! MORMONISM FTW!
NOT: Andrew Rannells'ın başrol paylaştığı, evlatlık almaya girişen bir gey çifti ve taşıyıcı anneyi konu alan yeni Ryan Murphy dizisi "The New Normal"ı kaçırmayın! Eylül'de kickasstorrents.com'da! ^^